Listeye Dön

Bitcoin; bir devrim mi, yoksa yanılgı mı? ABD’de son dönemde başlatılan yasal süreçler kripto varlıklarda manipülasyon iddialarını ne kadar doğruluyor?

08.04.2021

Sermaye piyasalarını da ilgilendiren boyutları olması nedeniyle, çeşitli vesilelerle kripto paralarla ilgili çalışmalar yapma fırsatı buldum. Kripto paralara ilişkin dikkatimi çeken riskleri ve sorunları gerek yaptığım sunumlarda gerekse verdiğim eğitimlerde dile getirdim. Ancak insanlar kripto paralara ilişkin soru işaretlerini görmek yerine, yüksek getiri fırsatlarının çekiciliğine kapılmayı tercih ediyorlar ve ne mutlu onlara ki şimdiye kadar bu tercihlerinde haklı çıktılar.

 

Ben şahsen bitcoin ve benzeri kripto paralara ilişkin olarak yaratılan algıların doğru olmadığını ve er ya da geç bu varlıkların arkalarında yüksek kayıplara uğramış yatırımcılar bırakacağını düşünüyorum. Esasen kendisini özgürlükçü sayan biri olarak, pek çok insanın romantik bir yaklaşımla, geleneksel finansal sisteme alternatif olacakları varsayımı ile sempati duydukları bu dijital varlıkların böyle bir fonksiyonları olacağına da ihtimal vermiyorum. Bu yazımda bu düşüncelerimin gerekçelerini paylaşmaya çalışacağım.

 

Öncelikle kripto paralarla ilgili olarak geniş kitlelere yönelik bir algı bombardımanı olduğu şüphesiz. Bu algı çalışmasında pek çok yanıltıcı kavram, yanlış bilgi ve bu konulara uzak bir insanın anlaması güç olan teknik terimler bilinçli olarak bir arada kullanılarak, kripto para denen şeyin gerçekte ne olduğu kitlelerin dikkatinden kaçırılmaya çalışılıyor.

 

Örnek vermek gerekirse, bilgi kümelerinin (blok) bilgisayar ortamında değiştirilemez bir şekilde birbirilerine bağlanmasından (zincir) oluşan blok zincir (blockchain) denilen yazılım tekniği ile kripto paralar bir bütünmüş ve devrim niteliğindeki blockchain yazılımı sayesinde yine devrim niteliğinde kripto paralar üretilmiş algısı oluşturulmaya çalışılmakta. Oysa bu konuda en çok konuşmaları gerekirken, pek de görüşlerini duyamadığımız bilişim uzmanlarından biri ile sohbet ettiğinizde, blockchain’in aslında çok da devrim niteliğinde bir yazılım tekniği olmadığını, aksine uzunca bir geçmişe dayanan, görece basit bir yazılım olduğu yorumlarını duyabilirsiniz. Nitekim fiyatı bugün 1.700 dolarlar civarında olan Ethereum’un 2015 yılında henüz 21 yaşında iken Vitalik Buterin adlı bir Rus genci tarafından Bitcoin’in kusurlarını geliştirmek için başlatılması, şu anda dünyada bilinen yaklaşık 4.000 kripto para olması, bu yazılım yönteminin üstün bir teknoloji bilgisi gerektirmediğinin en açık göstergesi olsa gerek. Bilgi güvenliğini sağlamak bakımından önemli işlevleri olan blockchain yazılımlarını akıllı kontratlar (elektronik ortamda tanımlanmış sözleşmeler) dahil pek çok alanda kullanmak mümkün olmakla birlikte, bitcoin, ethererum gibi kripto paralar blockchain teknolojisinin kaçınılmaz sonucu değildirler. Pek çok kullanıcı aynı anda aynı bilgi kümesini tamamlamaya çalışsın (veya yazılıma göre kendisi seçildiğinde tamamlasın), böylelikle aynı bilgi kümeleri pek çok bilgisayarda tutuluyor olsun diye, bilgi kümesini tamamlayan kullanıcıya ödül ya da komisyon olarak verilen, belirli sayıda rakam ve harften oluşan dizine kripto para deniliyor. Yani bir bilgisayar programının, programdaki bilgi kümesini tamamlayana (mining-madencilik) ödül/komisyon olarak verdiği, bir harf/rakam dizinine kripto para deniliyor ve bu günlerde Bitcoin örneğinde 60 bin dolarları bulan bu dizinin 100 bin doları da bulacağı ifade ediliyor. Bir rakam/harf dizinine bu kadar yüksek bedeller ödemenin rasyonel bir nedenin olup olmadığını yoksa bu fiyatların algınların manipüle edilmesi ile irrasyonel bir şekilde mi oluştuğunu yazının ilerleyen kısımlarında tartışacağım. Ancak aynı anda on binlerce bilgisayarın aynı bilgi bloğunu tamamlamaya çalışması nedeniyle yüksek enerji israfı yaratması gibi kusurları dikkate alındığında, kripto paralar arasında teknik olarak en kusurlu olan Bitcoin olmasına rağmen, değeri en yüksek olanın da Bitcoin olması, fiyatın Bitcoin’in niteliğine, Bitcoin’in kendisine has nedenlere göre değil, ilgili kripto paraya ilgi gösteren katılımcı sayısına, katılımcıların beklentilerine ve piyasa koşullarına göre belirlendiğinin açık göstergelerinden biri olsa gerek.

 

Algı çalışmasında kullanılan bir diğer yöntem bu dijital varlıklara para denilmesi. Ben de anlaşılmak adına bu terimi tercih ettim ancak bu varlıkların para sayılması teknik olarak da fiili olarak da mümkün değil. Bu dijital varlıklara para denilmesi, yukarıda ifade ettiğim gibi hedef kitlelerin algısını etkilemek, bu varlıkları daha kolay benimsemelerini sağlamaktan öte bir anlam ifade etmiyor. Tarihsel süreçler sonucunda oluşan günümüz siyasal ve ekonomik düzleminde, para basabilme iktidarı bir devletin egemenlik hakkı ile ilgili olup, paranın alım gücünün kontrolünü sağlamak da günümüz devletlerinin en önemli sorunlarından biridir. Modern hukuki sistemlerinde bireyin kullanabileceği paraya yakın tek araç, kendisinin düzenleyebileceği borç senedidir. Bireyler ancak borç senetleri ile kredibilitelerini tedavül ettirebilirler. Nitekim kağıt para da esas olarak bir borç senedi olarak ortaya çıkmış, tarihsel süreçte şimdiki halini almıştır. Geleneksel para birimlerinin değerini belirleyen de ilgili ülke ekonomisinin gücü, kredibilitesidir. Bitcoin gibi anonim görünmekle birlikte kuvvetle muhtemel Amerika’nın punkçı yazılımcıları (cyberpunk) tarafından başlatıldığı ifade edilen, Ethereum gibi 21 yaşında bir Rus genci tarafından oluşturulmuş, binlerce örneği bulunup, binlerce başka örneğinin olmasında hiçbir sınırlama olmayan yazılımların ürettiği ödül varlıkların yasal para birimlerine alternatif olmaları pek olası görünmüyor. Bu dijital varlıklar alıcı ve satıcıları olduğu sürece diğer herhangi bir varlık gibi alım satıma konu olacaklar ve işlem gördükleri piyasalarda tarafların beklentileri çerçevesinde fiyatları oluşacaktır.

 

Kitleleri bu tür varlıklara yatırım yapmaya ikna etmek için kullanılan bir diğer yöntem, bu varlıklar ile devletler tarafından da basılacağı ifade edilen dijital paraların aynı ya da benzeri nitelikte oldukları algısının yaratılmaya çalışılmasıdır. Pek tabi devletler bugün kağıt ya da metal olarak bastıkları paraları yarın dijital olarak ihraç edip, dijital olarak izlemeyi de tercih edebilirler. Aynı şekilde herhangi bir şirket kendi mal ve hizmetlerinin alım satımına özel olarak bir dijital varlık ihraç etmeyi tercih edebilir. Ancak çeşitli devletlerin ihraç etmeyi planladıkları dijital paralar veya bazı şirketlerin ihraç ettikleri / ihraç etmeyi planladıkları dijital varlıklar ile bitcoin benzeri kripto paralar birbirilerinden farklıdır. Özel şahıslar tarafından başlatılan bilişim alt yapılarının oluşturulduğu kripto paralar ancak alıcı ve satıcıları olduğu sürece bir anlam ifade ederler. Arkalarında bir ihraççı ve bu ihraççının kredibilitesi yoktur. Ancak bir ihtiyaca cevap veriyorlarsa, arz ve talepleri varsa anlam ifade edebilirler.

 

Son olarak değineceğim algı manipülasyonu ise gelişmiş ülkelerin kripto paralara ilişkin olarak kara mevzuatı kapsamında “müşterini tanı” (know your customer) düzenlemeleri yapmalarının veya kripto paralardan elde edilen gelirleri vergilemeye yönelik düzenlemelerinin, “kripto paraları artık devletler de tanıyor, düzenliyor, yasal alt yapıya kavuşturuyor şeklinde” yansıtılmaya çalışılmasıdır. Oysa medeni bir hukuk sistemi yasa dışı olmadığı sürece insanların ne alıp sattıkları ile ilgilenmez. Alıcı ve satıcı razı ve birbirlerini yanıltmıyor iseler neye ne kadar bedel biçtikleri kendi aralarındaki bir konudur. Özel hukuk alanında gerçekleşen bu alışverişe medeni bir hukuk sistemi ancak kamu düzenini ilgilendirdiği noktalarda ve ölçüde müdahale edecektir. Gelişmiş ülkeler de ilk önce bunu yapıp, ilk aşamada bu varlıkların alışverişine sadece kara para ve vergi düzenlemeleri ile cevap verdiler. Düzenleyici otoriteler hala kripto paraların ne olduğunu anlama ve hangi kamu çıkarını korumak için ne ölçüde müdahale edeceklerine karar verme aşamasındalar. Kripto varlıkların ihraç ve piyasalarda alım satıma konu olmaları konularında pek çok ülkede neredeyse hiçbir düzenleme bulunmuyor. Kıyaslama yapmak gerekirse, bir şirketin paylarını halka arz etmek istiyorsanız izahname düzenlemeniz ve SPK’ya başvurmanız gerekir. Halka arz edilen paylar, yatırımcılar kolayca alıp satabilsinler diye bir borsaya kote olmak zorundadır. Bu borsanın organize bir borsa olması, alım satım ve fiyatlama kurallarının şeffaf olması ve fiktif işlemlerle veya gerçek dışı haberlerle varlık fiyatlarının etkilenmesini yasaklayan düzenlemelere tabi olması gerekir. Yine bu piyasada hizmet veren kurumların mali yapılarının güçlü olması, sermaye yeterliliği düzenlemelerine tabi olmaları, müşteri varlıklarını kendi varlıklarında ayrı bir şekilde izlemeleri ve güvenliğini temin etmeleri gerekir. Hisse senetleri için yasal alt yapı yıllar içerisinde edinilen deneyimler sonucunda kurulmuştur. Oysa kripto varlıklarda bu alanların neredeyse hiçbiri düzenlenmiş değil. Yatırımcılar çoğu zaman nerede ne aldıklarını, aldıkları varlığı kimin sattığını, ödedikleri tutarın ne kadarının varlık fiyatı ne kadarının komisyon olduğunu bilmiyorlar. Kripto varlıkları yurt dışı sitelerden alsalar para transferi ve hukuki güvenlik sorunu yaşıyorlar. Yurt içinden alsalar yüksek komisyonlar ödüyorlar. Aldıkları fiyat ne kadar doğru, hangi piyasada hangi koşullarda oluşmuş, manipüle edilmiş mi, manipülasyona engel bir yapı var mı bilmiyorlar. Kripto paraların siber saldırılarla çalındıkları, özellikle yabancı kurumların kötü niyetli bir şekilde yurt dışında bulunan müşterilerine varlıklarını teslim etmedikleri veya finansal güçlük içine düşerek yükümlülüklerini yerine getirmedikleri ciddi örnekler zaman zaman basına yansıyor. Şimdiye kadar çok az ülkede bu konularda dikkate değer düzenleme yapıldı. Dolayısıyla tartışılmaz olan, sürecin bir noktasında devletlerin bu alanlara müdahale etmeye başlayacakların kaçınılmaz olacağıdır. Bu düzenlemelerin ilk olarak yatırımcıların korunması noktasında başlayacağı açık. Ancak asıl belirleyici olan bu varlıklara para ve maliye politikaları çerçevesinde dokunulması olacak. Nasıl organize olmayan piyasalarda gerçekleşen türev işlemlerin önemi ekonomik krizlerle anlaşıldı ise, kripto para piyasalarındaki büyüklüklerin de bir noktada önem arz edeceği şüphesiz. Kripto para hacimlerinin kamu otoritelerince ne zaman önemli sayılacağını ise zaman içerisinde göreceğiz.  

 

Algı yönetimi için uygulanmakta olan pek çok başka yöntemler de bulunuyor olmakla birlikte, yazıyı daha fazla uzatmamak için bu ana yöntemlerle yetinmiş olayım.

 

Veri dağıtım siteleri incelendiğinde, bir yazılımın üreterek kullanıcılarına ödül/komisyon olarak verdiği bu harf/rakam dizinlerinin fiyatlarının, altın, gümüş, platin, petrol gibi emtiaların, buğday, mısır gibi tarım ürünlerinin, Dolar, Euro gibi para birimlerinin yada türev araçlar da denilen finansal kontratların yanında ilan edildiklerini görüyoruz. Kripto varlıklar dışında bahsedilen bütün varlıkların tarihsel bir geçmişi, hukuki bir alt yapısı ve insanın temel ihtiyaçları bakımından bir önemi bulunuyor. Peki bu kripto varlıkların cevap verdiği ihtiyaç nedir? İlk ihtiyaç pek tabi tasarrufların değerinin korunması, mümkünse getiri sağlaması için bir yatırım aracında değerlendirilmesi ihtiyacı olsa gerek. Ancak bu ihtiyaç bu varlıkları anlamak için tek başına yeterli değil. Kripto varlıkların karşılıyor oldukları en temel ihtiyaç tasarrufların saklanmasında ve transferinde finansal kurum kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırması ve kayıt dışında kalmayı olanaklı kılması gibi görünüyor. Satın aldığınız harf/rakam dizinini cebinizde, evinizdeki kitabınızın arasında, bir flash bellekte saklayabilirsiniz. Günümüz fiyatları dikkate alındığında milyonlarca doları kimseye hesap vermeden cebinizde yurt dışında çıkarıp, yurt dışında bir kripto para borsasında satarak paraya çevirebilirsiniz. Siz kendiniz yurt dışına gitmeden, yurt dışındaki bir kişiyle bu bilgileri paylaşıp, bu kişinin söz konusu tutara erişmesini sağlayabilirsiniz. İşlem yaptığınız kurum kara para düzenlemelerine uyuyor ise ki hala tam olarak uymayan kurumlar bulunuyor, en fazla orada ne kadar işlem yaptığınız görünecek, ancak satın aldığınız kıymeti ne yaptığınızı, ne kadarının hala sizde olduğunu kimsenin izlemesi mümkün olmayacak. Evet, kayıt dışılıktan bahsediyorum. Elbette bu günlerde kripto paralara yapılan yatırımların çoğunluğu kayıt dışılık motivasyonu ile yapılmıyor. İnsanlar kripto paraların yaygınlaşacağı, kripto paralara olan talebin daha da artacağı, dolayısıyla kripto paraların değerlerinin daha da artacağı beklentisi ile yatırım yapıyorlar. Ancak bu durum, kripto para talebinin ne kadar gerçek olduğuna, manipüle edilip edilmediğine, muhtemel kamu müdahalelerinin bu paraların geleceğini nasıl etkileyeceğine ilişkin pek çok belirsizlik mevcutken, kripto paraların en belirgin özelliğinin, cevap verdiği en temel ihtiyacın güvenli bir biçimde kayıt dışında kalmak olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

 

Düzenleyici otoritelerin kripto varlıklara nasıl yaklaşacağını anlamak için ABD’nin SPK’sı, Securities and Exchange Commission’ın (SEC) yaklaşımlarına bakabiliriz. SEC bitcoin ve ethereum gibi bir sistem tarafından üretilen ödül varlıkların menkul kıymet olmadıkları, ancak son zamanlarda popüler olan, insanlardan para toplanarak ihraç edilen diğer bir kısım varlıkların (token), yatırım sözleşmesi teorisinden hareketle menkul kıymet oldukları ve ABD’de veya ABD sakinlerini hedef alan ihraçların kaydı için kendilerine başvuru yapılması gerektiği görüşünde. ABD’nin diğer düzenleyici otoritesi Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu (CFTC) ise Bitcoin ve benzeri kripto paraları birer varlık, emtia olarak kabul ediyor ve bu varlıkların kendi yetki alanında olduğunu ifade ediyor. Ne yazık ki sorun bu varlıkların kimin yetki alanına girdiği ile bitmiyor. Bitcoin ve benzeri kripto paralar dünya genelinde yüzlerce farklı borsada işlem görüyorlar. Bitcoin’in fiyatının ne olduğunu tespit etmek bile çoğu zaman çok güç. Organize bir piyasa olan Şikago Ticaret Borsası’nda işlem gören Bitcoin’e dayalı türev araçlar için, seçilen dört ayrı kripto para borsadaki fiyatların ağırlıklı ortalaması alınıyor. Diğer bir organize borsa olan Cantor Futures Exchange Bitcoin fiyatını pek çok etkeni dikkate alarak kendisi belirliyor. CBOE ise tek bir borsadaki fiyatı esas alıyor. Fiyata ilişkin bu kargaşa sürdürülebilir mi bu aşamada karar vermek zor. Ancak asıl önemli olan bu dağınık yapının fiyat oluşumunu denetlemeyi neredeyse olanaksız kılması. Fiyatlar manipüle de edilse bunu tespit etmek neredeyse imkansız durumda. ABD’nin yetkili otoritesi CFTC, lisanssız pazar oluşturanlar veya kripto varlık dolandırıcıları üzerinde pek çok yaptırım uygulamış olmakla birlikte, piyasa manipülasyonu ile ilgili olarak yakın zamana kadar dikkate değer bir adım atmamıştı. Ancak yakın zamanda John McAfee adlı anti virüs yazılım şirketi kurucusu ve bir çalışanı aleyhine bir yasal süreç başlattı. CFTC McAfee’nin birkaç kripto varlıkta pozisyon aldığı (dogecoin, reddcoin, ve verge) daha sonra sosyal medya platformları aracılığı ile bu kripto varlıkların doğru ve uzun dönemli yatımlar olduğu yönünde algılar oluşturduğu, daha sonra da bu varlıkları satarak 2 milyon dolar kazanç elde ettiği iddialarını ileri sürüyor. https://www.cftc.gov/PressRoom/PressReleases/8366-21. Bu klasik bir manipülasyon yöntemi. John McAfee gibi bir şahsın bu yönteme başvurduğu iddiası, olayın ne kadar ciddi olduğuna işaret ediyor. Bu yasal sürecin, CFTC’nin kripto varlık piyasalarına olan yaklaşımında da eyalet bazında suçla mücadele birimlerinin farkındalıklarında da değişikliklere yol açacağı ifade ediliyor.

 

Ülkemizde şimdiye kadar kripto paralara ilişkin olarak kara para mevzuatı dahil herhangi bir düzenleme yapılmamış durumda. BDDK 2013 yılında yapmış olduğu bir kamu açıklamasında kripto paraların yasal anlamada elektronik para olmadıklarını, dolayısıyla BDDK’nın yetki alanında olmadıklarını ifade ederek, içerdikleri yüksek riskler nedeni ile kamuyu uyardı. SPK aracı kurumların bu varlıklar üzerinde aracılık hizmeti sunmasına izin vermeyip, 2018 yılında yaptığı bir duyuruda bu varlıklara ilişkin ihraçların genel olarak kendi yetki alanında olmadığını, ancak duruma göre kendi yetki alanına da girebileceğini ifade ederek kamuoyunu bilgilendirdi. SPK bu konuda almış olduğu bilgimiz dahilindeki tek hukuki aksiyonda sorumlular hakkında SPK mevzuatını ihlal ettikleri için değil, dolandırıcılık suçu kapsamında suç duyurusunda bulundu. Görüldüğü gibi ülkemiz düzenleyici otoriteleri bakımından da kripto varlıklara yaklaşım konusunda henüz bir netlik söz konusu değil ve kamunun bu varlıklara ilişkin politikasının, bu varlıkların piyasalarını da etkileyeceği şüphesiz.

 

Özetle ifade etmeye çalıştığım şu ki; kripto varlıklara ilişkin piyasaların nereye gideceğini kısa dönemde öngörmek mümkün değil, ancak uzun dönemde bu piyasaların detaylı düzenlemelere tabi olacağı, manipülatif hareketlerin kısıtlanacağı ve o aşamada da bu varlıkların bu günkü getirileri sağlamayacağı açık.

 

 

Av. Erkan TERCAN